
Kitap ve kahve tutkusu
Eğitimle ve gezen gözlerle başlayan gelişim,
büyük değişimlerle dolu hikâyeler yaratıyor…
Hatice KÖSE
Siz hiç, aradığınız kayıp kitapları kahve kokusuyla dans ederken buldunuz mu?
Kitap, kahve, çikolata ve yanına birde fotoğraf çekimi eklenince tutkular havada kol kola uçuşuyor.
Harbiye Askeri Müzesi’nden içeri giriyorum. Festivale giden yol üzerine işaretler koymuşlar. Bunları takip ederken bahçenin içinde tank, uçak ve büyük mermilerin arasından geçiyorum.
Yılın son pazarında sabah gri doğsa da güneş bulutların arasından ışığını esirgemiyor, insanın sırtını ısıtan elleriyle hissettiriyor kendini.
Kitap, kahve ve çikolata festivalini tarihi binanın içine kurmuşlar. Binadan içeri girdiğimde bilet satan kişilerden 5 TL verip giriş biletimi alıyorum. Bir adım daha attığımda kahve kokuları karşılıyor beni. Sırtlarında kahve fıçıları ellerinde kâğıt bardaklarla karşılıklı duran görevliler gelenlere kahve ikramında bulunuyorlar. Bir elimde sıcak şekersiz kahvem diğer elimde fotoğraf makinemle festivali keşfetmeye çalışıyorum. Farklı kitap yayınevlerinden stantlar açmışlar. Alt katı gezip kahvemi yudumlarken üst katında olduğunu öğreniyorum. Üst kata doğru yöneldiğimde beni müthiş büyüklükte bir ayna içinde merdivenlerin yansımasıyla karşılıyor. Aynanın çekimi öyle güçlü ki hem kendini seyrettiriyor hem de seni içine alıp birde “hayat sana iyi davranıyor mu” diye sorar gibi kendine baktırıyor.
Merdivenlerde oturup birkaç kare fotoğraf almak için beklerken aynanın boş olmasını beklemem gerekiyor. Buradan üst kata çıkan insanlar aynada kendine bakıp baştan aşağı süzmeden geçemiyor. Aynanın büyüklüğüne mi yoksa o devin içinde kendi küçük varlığına mı bakıp kalıyorlar?
Üst kata çıktığımda kitap, kahve ve çikolata satan stantların arasından ilerliyorum. Aradığımda beni bulan Nietzsche’nin “Böyle söyledi Zerdüşt” kitabını tutkuyla açıp “Gece türküsü” …
Gece türküsü (Nıetzsche)
Gecedir: bütün fışkıran pınarlar daha gür konuşurlar şimdi. Benim gönlüm de fışkıran bir pınardır.
Gecedir: sevenlerin bütün türküleri şimdi uyanırlar ancak. Benim gönlüm de seven birinin türküsüdür.
İçimde, dinmemiş, dindirilmez bir şey var, dile gelmeyi özler. Bir sevgi tutkusu var içimde, kendisi de sevgi diliyle konuşur.
Işığım ben: ah, gece olsaydım! Ama ışıkla kuşatılmak benim yalnızlığımdır.
Kitabın ücretini ödeyip oturabileceğim bir yer bakıyorum. Büyük pencerelerin önüne kurulmuş masa ve sandalyelerin en uç kısmında sakin bir yere oturuyorum. Gece türküsünü bitirmeden festivalin stant aralarını keşfetmeye ara veriyorum.
Masama iki genç kadın oturuyor. Göz işaretleriyle oturabilir miyiz diye sorar gibi anlaşıyoruz. Sohbetleri önceden başlamış ve cümleleri devam ediyorken konuyu duymamak mümkün değil. Kız arkadaşlarına sevgilisi Kapadokya da evlenme teklifi etmiş. Delikanlının bu teklifini imrenerek anlatıyorlar. Onlarda böyle farklı evlenme teklifi almak isterlermiş. Elbette farklı olmalıymış evlilik teklifi organizasyonu. Kahveleri bitiyor ve ayrılıyorlar oturduğum masanın ucundan.
Kitabı bırakıp fotoğraf makinemi elime alıyorum. Festivalin her köşesine gezen gözlerim değmeli. Öğleden sonra kalabalık artıyor. Sevgilisinin elinden tutmuş getirmiş, çocuklarını almış gelmiş insanların arasından geçiyorum. 75 yaşlarında bir beyefendiyle karşılaşıyorum, öyle hayranlık verici meraklı gözlerle kitaplara bakıyor ki yaydığı enerji güneş gibi vuruyor insana.
Hayattan umut ve merak bazen azalıyor lakin hiç bitmiyor. Orta yaşlarında olan bir dostum girdiği sınavda üst üste başarısız olunca “bir daha denemeyeceğim, hayallerimi bitirdim.” demişti. Yaş kaç olursa olsun hayallerini ve kalbinin sesini öldürmeyen insanların yaydığı pozitif enerji çevresini de etkiliyor. Hayallerin bitmesi, bu mutsuzluk hali dalgalanmalar hakikaten yorucu lakin o ruh halinden çabuk çıkacak yolar bulmalı insan. Tekrar tekrar deneyip olmayan bir durum için daha iyi bir strateji ile odaklanarak çalışıp vazgeçmeyerek deneme ne kaybettirecek ki insana.
Festival mütevazi ve sakinliğiyle insanı yormuyor da. Bu festivalin kitap fuarlarından farkı izdiham yaratan bir kalabalığın ve çok fazla sesin olmaması. Kahveni, kitabını ve çikolatanı alıp oturacağın bir köşe bulup saatlerce okuyup yazabilirsin kahve kokusunda.
Kış aylarında günler çok kısa maalesef. Aynı gün içinde iki farklı yere gitmek için sabah güne çok erken başlamak gerekiyor. Öğleden sonra festivalden çıkıp, İstanbul’un atan kalbi İstiklal Caddesi’nin içinden geçip Pera Müzesine doğru yol alıyorum. Pera Müzesi “Güneşin gri açtığı bir günde bana gel, sanatla gözlerinde kalbinde ısınır” demişti. Geldim beş gözlü katlarında adım adım sanata vurdum kendimi. “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar”, “Osman Hamdi Bey’in Yaşamı ve Sanatı”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri”, “Kütahya Çini ve Seramikleri” koleksiyon sergilerinden seçilmiş eserler her bir katında ayrı ayrı sergileniyor.
Kahve ve sanat tutkum öncelikle beni müzede “Kahve Molası” koleksiyon sergisinin içine sokuyor. Kütahya çini ve seramiklerinde kahvenin serüveni başlıyor. Serginin kısa metinlerle ve renkli fotoğraflarıyla bilgi veren broşüründe “Sihirli Meyve” olarak Etiyopya’da keşfedilen ve 15. yüzyılda Yemen’den Osmanlı topraklarına ulaşan kahve, kısa zamanda yaygınlaşmış, itibarlı bir içecek olarak sarayda ve zengin evlerinde yerini almış, etrafında ritüeller şekillenmeye başlamış ve sosyal hayatın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.” şeklinde ifade edilmiş. Tarihten gelen eserlerin arasında geçmişe ve bilgiye yolculuk farklı pencereler açıyor. Ve o açılan pencereler zamanına ait rüzgarıyla, ışığıyla, hikayesiyle, dokusuyla ve enerjisiyle hiç kapanmıyor.
Pera Müzesi’nde dönem dönem farklı sergiler açılıyor. İnternet sayfasında da sanatseverler takip edebilir. Beş katında sergilerini gezdikten sonra oturup kahvenizi içebileceğiniz ve dinlenebileceğiniz girişinde harika bir de kafesi var.
Güneşin batımıyla biten günümde ve yılın son pazarında sanatın içinden çıkıp eve doğru yol alıyorum.
Bir yılı daha geride bırakan emeklerim kulağıma fısıldıyor, “Hayatın sırrı ilham, gayret ve sabırda” diyor. Sizde üşenmeyin, kalbinizin sesini dinleyin ve hayalleriniz size küsmeden gayretle peşinden gidin.
“İnsan Kaynakları Yönetimi Dergisi” Şubat 2016 sayısı.
Bir Cevap Yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.